M U V A T T A

 Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-MUKATEB

<< 1489 >>

3 - باب الْقَطَاعَةِ فِي الْكِتَابَةِ

3- MUKATEBE ANLAŞMASINDA İLİŞKİYİ KESMEK

 

حَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّ أُمَّ سَلَمَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ r كَانَتْ تُقَاطِعُ مُكَاتَبِيهَا بِالذَّهَبِ وَالْوَرِقِ(

 

Malik (r.a)'ya ulaşan bilgilere göre, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hanımı Ümmü Selerne altın ve gümüş karşılığında Mukateb yaptığı kölelerle ilişkisini kesti.

 

(Sadece İmam-ı Malik'in Muvatta'ında geçmektedir.)

 

 

قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا فِي الْمَكَاتَبِ يَكُونُ بَيْنَ الشَّرِيكَيْنِ، فَإِنَّهُ لاَ يَجُوزُ لأَحَدِهِمَا أَنْ يُقَاطِعَهُ عَلَى حِصَّتِهِ إِلاَّ بِإِذْنِ شَرِيكِهِ، وَذَلِكَ أَنَّ الْعَبْدَ وَمَالَهُ بَيْنَهُمَا، فَلاَ يَجُوزُ لأَحَدِهِمَا أَنْ يَأْخُذَ شَيْئاً مِنْ مَالِهِ إِلاَّ بِإِذْنِ شَرِيكِهِ، وَلَوْ قَاطَعَهُ أَحَدُهُمَا دُونَ صَاحِبِهِ، ثُمَّ حَازَ ذَلِكَ، ثُمَّ مَاتَ الْمُكَاتَبُ وَلَهُ مَالٌ، أَوْ عَجَزَ لَمْ يَكُنْ لِمَنْ قَاطَعَهُ شَيْءٌ مِنْ مَالِهِ، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ أَنْ يَرُدَّ مَا قَاطَعَهُ عَلَيْهِ، وَيَرْجِعَ حَقُّهُ فِي رَقَبَتِهِ، وَلَكِنْ مَنْ قَاطَعَ مُكَاتَباً بِإِذْنِ شَرِيكِهِ، ثُمَّ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ، فَإِنْ أَحَبَّ الَّذِي قَاطَعَهُ أَنْ يَرُدَّ الَّذِي أَخَذَ مِنْهُ مِنَ الْقَطَاعَةِ، وَيَكُونُ عَلَى نَصِيبِهِ مِنْ رَقَبَةِ الْمُكَاتَبِ كَانَ ذَلِكَ لَهُ، وَإِنْ مَاتَ الْمُكَاتَبُ وَتَرَكَ مَالاً اسْتَوْفَى الَّذِي بَقِيَتْ لَهُ الْكِتَابَةُ حَقَّهُ الَّذِي بَقِيَ لَهُ عَلَى الْمُكَاتَبِ مِنْ مَالِهِ، ثُمَّ كَانَ مَا بَقِيَ مِنْ مَالِ الْمُكَاتَبِ بَيْنَ الَّذِي قَاطَعَهُ وَبَيْنَ شَرِيكِهِ عَلَى قَدْرِ حِصَصِهِمَا فِي الْمُكَاتَبِ، وَإِنْ كَانَ أَحَدُهُمَا قَاطَعَهُ وَتَمَاسَكَ صَاحِبُهُ بِالْكِتَابَةِ، ثُمَّ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ، قِيلَ لِلَّذِى قَاطَعَهُ : إِنْ شِئْتَ أَنْ تَرُدَّ عَلَى صَاحِبِكَ نِصْفَ الَّذِي أَخَذْتَ وَيَكُونُ الْعَبْدُ بَيْنَكُمَا شَطْرَيْنِ، وَإِنْ أَبَيْتَ فَجَمِيعُ الْعَبْدِ لِلَّذِي تَمَسَّكَ بِالرِّقِّ خَالِصاً.

 

* Malik dedi ki: "Sizce ittifakla kabul edilen hüküm şudur: "İki kişi arasında Mukateb olan bir kölenin ortaklarından birisi kendi hissesi karşılığında diğer ortağın izni olmadan köleyle ilişkisini kesmesi caiz değildir. Çünkü köle ve malı her ikisi arasında ortak olduğundan birinin diğerinin izni olmadan kölenin malından alması caiz değildir. Ortaklardan birisi köleyle ilişkisini kesse diğer ortak kesmese sonra da ilişkiyi kesen ortak ilişkiyi kesme işini tamamlarsa ve Mukateb köle mal bırakarak ölse yada kitabet borcunu ödemekten aciz kalsa ilişkiyi kesen ortak kölenin malından alamadığı gibi diğer ortağına ilişkisini keserken aldığını geri vererek köledeki hissesine tekrar sahip olamaz. Fakat köle ile ilişkisini ortağının izni ile kesmişse daha sonra da Mukateb köle kitabet borcunu ödeyemez hale gelmiş ise ilişkiyi kesen ortak ilişki kesme karşılığında almış olduğu parayı verip köledeki hissesine tekrar sahip olmak isterse bu caizdir. Köle mal bırakarak ölmüş ise Mukatebe anlaşmasını devam ettiren ortak kölenin malından geri kalan kitabet alacağını alır. Sonra da geri kalan malın ilişkiyi kesenle ortaklık hisseleri oranında paylaşırlar. İki ortaktan biri Mukatebten ilişkisini keser diğer ortak Mukatebe anlaşmasını devam ettirir. Sonra da köle kitabet borcunu ödeyemez hale gelirse ilişkisini kesen ortağa:

"Eğer sen ilişkini kesersen ve aldığın paranın yarısını verirsen köleye yarı yarıya ortak olacaksın" denilir. O da kabul etmez ise köle tamamen Mukatebe anlaşmasına devam eden ortağın olur."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي الْمُكَاتَبِ يَكُونُ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ، فَيُقَاطِعُهُ أَحَدُهُمَا بِإِذْنِ صَاحِبِهِ، ثُمَّ يَقْتَضِي الَّذِي تَمَسَّكَ بِالرِّقِّ مِثْلَ مَا قَاطَعَ عَلَيْهِ صَاحِبُهُ أَوْ أَكْثَرَ مِنْ ذَلِكَ, ثُمَّ يَعْجِزُ الْمُكَاتَبُ. قَالَ مَالِكٌ : فَهُوَ بَيْنَهُمَا، لأَنَّهُ إِنَّمَا اقْتَضَى الَّذِي لَهُ عَلَيْهِ، وَإِنِ اقْتَضَى أَقَلَّ مِمَّا أَخَذَ الَّذِي قَاطَعَهُ، ثُمَّ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ، فَأَحَبَّ الَّذِي قَاطَعَهُ أَنَّ يَرُدَّ عَلَى صَاحِبِهِ نِصْفَ مَا تَفَضَّلَهُ بِهِ، وَيَكُونُ الْعَبْدُ بَيْنَهُمَا نِصْفَيْنِ فَذَلِكَ لَهُ، وَإِنْ أَبَى فَجَمِيعُ الْعَبْدِ لِلَّذِى لَمْ يُقَاطِعْهُ، وَإِنْ مَاتَ الْمُكَاتَبُ وَتَرَكَ مَالاً، فَأَحَبَّ الَّذِي قَاطَعَهُ أَنْ يَرُدَّ عَلَى صَاحِبِهِ نِصْفَ مَا تَفَضَّلَهُ بِهِ، وَيَكُونُ الْمِيرَاثُ بَيْنَهُمَا فَذَلِكَ لَهُ، وَإِنْ كَانَ الَّذِي تَمَسَّكَ بِالْكِتَابَةِ قَدْ أَخَذَ مِثْلَ مَا قَاطَعَ عَلَيْهِ شَرِيكُهُ أَوْ أَفْضَلَ، فَالْمِيرَاثُ بَيْنَهُمَا بِقَدْرِ مِلْكِهِمَا، لأَنَّهُ إِنَّمَا أَخَذَ حَقَّهُ.

 

* Malik dedi ki: "Ortaklardan biri ortağının izni ile Mukateb köleden ilişkisini keser diğer ortakta sonradan ilişkisini kesen ortak kadar ya da daha fazla Mukatebe alacağına karşılık alır sonra da Mukateb, mükô.tebe borcunu ödeyemez hale gelirse; köle aralarında ortak olur. Çünkü Mukatebe anlaşmasına devam eden ortak Mukatebten alacağını almıştır. Şayet Mukatebe anlaşmasına devam eden ortak ilişkiyi kesen ortaklardan daha az almış, sonra da Mukateb Mukatebe borcunu ödeyemez hale gelmişse ilişkiyi kesen ortak aldığı paranın fazlasının yarısını ortağına verip kölenin yarısına ortak olmak isters~ olabilir. İstemezse kölenin tamamı ilişkiyi kesmeyen ortağın olur. Mukateb köle miras bırakarak ölmüşse ilişkiyi kesen ortak diğer ortaklardan fazla olarak ortağının yarı hissesini ona verip mirasa ortak olmak isterse olabilir. İlişkiyi kesmeyen ortak ilişkiyi kesen ortak kadar veya daha fazla almışsa miras aralarındaki hisseye göre paylaştırılır. Çünkü ilişkiyi kesmeyen ortak hakkını almıştır."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي الْمُكَاتَبِ يَكُونُ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ، فَيُقَاطِعُ أَحَدُهُمَا عَلَى نِصْفِ حَقِّهُ بِإِذْنِ صَاحِبِهِ، ثُمَّ يَقْبِضُ الَّذِي تَمَسَّكَ بِالرِّقِّ أَقَلَّ مِمَّا قَاطَعَ عَلَيْهِ صَاحِبُهُ, ثُمَّ يَعْجِزُ الْمُكَاتَبُ. قَالَ مَالِكٌ : إِنْ أَحَبَّ الَّذِي قَاطَعَ الْعَبْدَ أَنْ يَرُدَّ عَلَى صَاحِبِهِ نِصْفَ مَا تَفَضَّلَهُ بِهِ، كَانَ الْعَبْدُ بَيْنَهُمَا شَطْرَيْنِ، وَإِنْ أَبَى أَنْ يَرُدَّ فَلِلَّذِى تَمَسَّكَ بِالرِّقِّ حِصَّةُ صَاحِبِهِ الَّذِي كَانَ قَاطَعَ عَلَيْهِ الْمُكَاتَبَ.

قَالَ مَالِكٌ : وَتَفْسِيرُ ذَلِكَ أَنَّ الْعَبْدَ يَكُونُ بَيْنَهُمَا شَطْرَيْنِ، فَيُكَاتِبَانِهِ جَمِيعاً، ثُمَّ يُقَاطِعُ أَحَدُهُمَا الْمُكَاتَبَ عَلَى نِصْفِ حَقِّهِ بِإِذْنِ صَاحِبِهِ، وَذَلِكَ الرُّبُعُ مِنْ جَمِيعِ الْعَبْدِ, ثُمَّ يَعْجِزُ الْمُكَاتَبُ فَيُقَالُ لِلَّذِي قَاطَعَهُ : إِنْ شِئْتَ فَارْدُدْ عَلَى صَاحِبِكَ نِصْفَ مَا فَضَلْتَهُ بِهِ، وَيَكُونُ الْعَبْدُ بَيْنَكُمَا شَطْرَيْنِ، وَإِنْ أَبَى كَانَ لِلَّذِى تَمَسَّكَ بِالْكِتَابَةِ رُبُعُ صَاحِبِهِ الَّذِي قَاطَعَ الْمُكَاتَبَ عَلَيْهِ خَالِصاً، وَكَانَ لَهُ نِصْفُ الْعَبْدِ، فَذَلِكَ ثَلاَثَةُ أَرْبَاعِ الْعَبْدِ، وَكَانَ لِلَّذِى قَاطَعَ رُبُعُ الْعَبْدِ، لأَنَّهُ أَبَى أَنْ يَرُدَّ ثَمَنَ رُبُعِهِ الَّذِي قَاطَعَ عَلَيْهِ.

 

* Malik der ki: "İki kişi bir Mukateb kölede ortak olsalar birisi hissesinin yarısında ortağının izni ile ilişkisini kesmiş sonra ilişkisini kesmeyen ortak ilişkisini kesen ortaktan daha az para almış, sonra da köle borcunu ödeyemez hale gelmiştir. Bu konuda Malik der ki: "İlişkiyi kesen ortak öteki ortağından fazla olarak aldığının yarısını ortağına verirse kölede yarı yarıya ortak olurlar. Eğer bu parayı vermek istemezse ilişkisini kesmeyen ortak ortağının Mukatebteki ilişkisini kestiği hisseyi de alır."

 

* Malik der ki: "Onun açıklaması şudur: "İki kişi bir köleye yarı yarıya ortaktır. Her iki ortak da birlikte bu köleyle Mukatebe anlaşması yapmışlardır. Sonra ortaklardan biri kendi hissesinin yarısında yani Mukatebin dörtte birinde ortağının izni ile ilişkiyi kestiyse sonra da Mukateb borcunu ödeyemez hale geldiyse ilişkisini kesene şöyle denir: "İstersen ortağının aldığından fazla olarak aldığının yarısını ortağına geri ver. Köle aranızda ortak olmuş olsun. Eğer verirse köle ikisi arasında yarı yarıya ortak olur. Şayet vermez ise ilişkiyi kesen ortağın ilişkiyi kestiği hissesi ilişkiyi kesmeyen ortağın olur. Zaten bu ortak kölenin yarı hissesine sahipti. Bununla birlikte kölenin dörtte üçüne sahip olmuş olur. Böylece kölenin dörtte biride ilişkiyi kesenin olur."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي الْمُكَاتَبِ يُقَاطِعُهُ سَيِّدُهُ فَيَعْتِقُ، وَيَكْتُبُ عَلَيْهِ مَا بَقِيَ مِنْ قَطَاعَتِهِ دَيْناً عَلَيْهِ، ثُمَّ يَمُوتُ الْمُكَاتَبُ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ لِلنَّاسِ. قَالَ مَالِكٌ : فَإِنَّ سَيِّدَهُ لاَ يُحَاصُّ غُرَمَاءَهُ بِالَّذِي عَلَيْهِ مِنْ قَطَاعَتِهِ، وَلِغُرَمَائِهِ أَنْ يُبَدَّؤُوا عَلَيْهِ.

 

*Malik der ki: "Bir Mukateb köleden efendisi ilişkisini keser v~ onu azad eder, ilişkiyi kesmesi karşılığında alacağı paradan geri kalanı da üzerine borç olarak kaydeder. Sonra Mukateb ölür ve bu Mukatebin başka insanlara da borcu vardır. Bu konuda Malik der ki: "Bu durumda efendi diğer alacaklılarla birlikte bu alacağını alamaz. Çünkü diğer alacaklıların öncelik hakları vardır.

 

 

قَالَ مَالِكٌ : لَيْسَ لِلْمُكَاتَبِ أَنْ يُقَاطِعَ سَيِّدَهُ، إِذَا كَانَ عَلَيْهِ دَيْنٌ لِلنَّاسِ, فَيَعْتِقُ وَيَصِيرُ لاَ شَيْءَ لَهُ، لأَنَّ أَهْلَ الدَّيْنِ أَحَقُّ بِمَالِهِ مِنْ سَيِّدِهِ، فَلَيْسَ ذَلِكَ بِجَائِزٍ لَهُ.

 

* Malik der ki: "Başka kişilere borcu olan Mukatebin efendisiyle ilişki kesme anlaşması yapma hakkı yoktur. Böyle olunca köle hürriyetine kavuşmuş olur ve hiçbir malı kalmayabilir. Zira alacaklılar alacaklarını efendiden daha önce alma hakkına sahip idiler. Bu sebeple Mukateb kölenin böyle bir anlaşma yapması caiz değildir."

 

 

قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ عِنْدَنَا فِي الرَّجُلِ يُكَاتِبُ عَبْدَهُ، ثُمَّ يُقَاطِعُهُ بِالذَّهَبِ، فَيَضَعُ عَنْهُ مِمَّا عَلَيْهِ مِنَ الْكِتَابَةِ، عَلَى أَنْ يُعَجِّلَ لَهُ مَا قَاطَعَهُ عَلَيْهِ، أَنَّهُ لَيْسَ بِذَلِكَ بَأْسٌ، وَإِنَّمَا كَرِهَ ذَلِكَ مَنْ كَرِهَهُ، لأَنَّهُ أَنْزَلَهُ بِمَنْزِلَةِ الدَّيْنِ، يَكُونُ لِلرَّجُلِ عَلَى الرَّجُلِ إِلَى أَجَلٍ، فَيَضَعُ عَنْهُ وَيَنْقُدُهُ، وَلَيْسَ هَذَا مِثْلَ الدَّيْنِ، إِنَّمَا كَانَتْ قَطَاعَةُ الْمُكَاتَبِ سَيِّدَهُ عَلَى أَنْ يُعْطِيَهُ مَالاً فِي أَنْ يَتَعَجَّلَ الْعِتْقَ، فَيَجِبُ لَهُ الْمِيرَاثُ وَالشَّهَادَةُ وَالْحُدُودُ، وَتَثْبُتُ لَهُ حُرْمَةُ الْعَتَاقَةِ، وَلَمْ يَشْتَرِ دَرَاهِمَ بِدَرَاهِمَ، وَلاَ ذَهَباً بِذَهَبٍ، وَإِنَّمَا مَثَلُ ذَلِكَ مَثَلُ رَجُلٍ قَالَ لِغُلاَمِهِ : ائْتِنِى بِكَذَا وَكَذَا دِينَاراً وَأَنْتَ حُرٌّ، فَوَضَعَ عَنْهُ مِنْ ذَلِكَ فَقَالَ : إِنْ جِئْتَنِى بِأَقَلَّ مِنْ ذَلِكَ فَأَنْتَ حُرٌّ. فَلَيْسَ هَذَا دَيْناً ثَابِتاً، وَلَوْ كَانَ دَيْناً ثَابِتاً لَحَاصَّ بِهِ السَّيِّدُ غُرَمَاءَ الْمُكَاتَبِ إِذَا مَاتَ أَوْ أَفْلَسَ، فَدَخَلَ مَعَهُمْ فِي مَالِ مُكَاتَبِهِ. 

 

* Malik der ki: "Bizim yanımızda fetva şöyledir: "Bir efendi kölesiyle Mukatebe anlaşması yapar sonra da altın vererek ilişkisini keser. Bunu yaparken ilişkisini kesmesi karşılığında alacağı altını peşin ödemesi şartıyla Mukatebin borcundan indirimde bulunursa bunda bir mahsur yoktur. Ancak bunu hoş görmeyenler de vardır. Çünkü efendi Mukateb borcunu normal borç durumuna indirmiştir. Şöyle ki: "Bir kişi başka bir kişiye belli bir zamana kadar borçlanmıştır. Alacaklı ona indirim yapmış o da borcunu peşin olarak ödemiştir. Mukatebin borcu bu borca benzemez. Bu Mukatebin bir an önce hürriyetine kavuşabilmesi maksadıyla efendisine mal vermek üzere aralarında yaptıkları ilişkiyi kesme anlaşması neticesinde verilmesi gereken maldır. Bu sebeple hürriyetine kavuşan bu kölenin miras, şahitlik ve ceza görme işleri sabit olur ve hürriyetine kavuşmanın haklarını elde eder. Artık dirhem karşılığında dirhem, altın karşılığında altın satın alamaz. Bu kişi kölesine şöyle diyen kimseye benzer: "Şu kadar dinarı bana getirirsen sen hürsün." Köleye bu söylediği miktardan indirim yapar ve ona şöyle de diyebilir: "Bana bundan daha azını getirirsen sen hürsün." Bu sözü sabit bir borç olmaz. Eğer sabit bir borç olsaydı Mukatebin ölmesi veya iflas etmesi halinde alacaklılarıyla birlikte bölüşme işine iştirak ederek Mukatebin malını beraberce paylaşırlard!."